2 Mayıs 2012 Çarşamba
8 Nisan 2012 Pazar
bir ışık kaynağı
gökkuşağı.
yansıyan ışık.
<http://www.goktepeliler.com/forums/hareketli-yagan-yagmurlu-t34878.html> 08/04/2012

gökkuşağı.

yansıyan ışık.
<http://www.goktepeliler.com/forums/hareketli-yagan-yagmurlu-t34878.html> 08/04/2012
MERCEKLER



İnce kenarlı mercekler: İnce kenarlı merceğin ortası şişkin, uç kısımları ince’dir. İnce kenarlı mercekler,
farklı yapıda olabilirler. İnce kenarlı merceklerin sembolik gösterimleri yandaki şekilde verildiği gibidir. İnce kenarlı merceğe paralel olarak gelen ışınlar bir noktada toplanacak şekilde kırar. Bu nokta merceğin odak noktasıdır. Merceğe gelen ışınlar birken merceğe girişte, birken mercekten çıkışta olmak üzere iki kez kırılmaya uğrar.

Cisimler ince kenarlı merceğe olan uzaklıklarına göre farklı büyüklüklerde, düz veya ters olarak görülebilirler.
İnce kenarlı merceklerde cisimler olduğundan daha büyük görünür. Bu nedenle büyüteç olarak kullanılır.


Kalın kenarlı mercekler: kalın kenarlı mercekler paralel olarak gelen ışınların uzantıları bir noktada kesişecek şekilde kırılır. Bu noktada kalın kenarlı merceğin odak noktasıdır.
Kalın kenarlı mercekler cisimleri olduklarından daha küçük gösterir.
Mercekler göz kusurlarının tedavisinde rol oynar
Cisimlerden yansıyan ışınlar göz merceğinde kırıldıktan sonra retinanın önünde toplanırsa net bir görüntü elde edilemez.bu göz kusurunun adı miyoptur.
Kalın kenarlı mercekle yapılmış bir gözlük kullanılarak ışınların retinada toplanması sağlanır. Böylece görüntü netliği sağlanır. Hipermetrop ışınlar retinanın arkasında toplanır.
İnce kenarlı mercekle yapılmış gözlük kullanılarak görüntünün retina üzerine oluşması sağlanır.

http://www.fenodevi.com/fen-ve-teknoloji-odevi-konulari/195-7-sinif-isik-mercekler.html> 08/04/2012
<


Işığın Kırılması
Işık ışınları saydam bir ortamdan başka bir saydam ortama geçerken ışınların bir kısmı yansıyarak geldiği ortama dönerken, bir kısmı da ikinci ortama, doğrultusu ve hızı değişerek geçer. Işığın ikinci ortama geçerken doğrultu değiştirmesine ışığın kırılması denir.
Kırılmanın Özellikleri:
1-Gelen ışın, normal ve kırılan ışın aynı düzlemdedir.
2-Az yoğun ortamdan çok yoğun ortama geçen ışık, normale yaklaşarak kırılır.
1-Gelen ışın, normal ve kırılan ışın aynı düzlemdedir.
2-Az yoğun ortamdan çok yoğun ortama geçen ışık, normale yaklaşarak kırılır.
4-Normal üzerinden gelen ışın ( dik gelen ışın), diğer ortama geçerken kırılmaya uğramaz (dik geçer).
Camın yoğunluğu > suyun yoğunluğu > havanın yoğunluğu olduğuna göre, bu saydam ortamlardan, diğerine geçişleri inceleyelim:
Günlük hayatınızda kırılma olayın su dolu bardağa koyduğumuz bir kalemin görüntüsündeki kırılmada net olarak görebiliriz.

Şekildeki prizmaya gönderilen beyaz ışık renk karışımı olduğundan bu renkler havadan farklı yoğunluğa sahip cam prizmadan geçerken, farklı miktarlarda kırılırlar. En az kırmızı en çok da mor ışın kırılır.

Aynı saydam düzleme şekildeki gibi eşit gelme açılarıyla gönderilen kırmızı ve mor ışınlar aynı miktarda kırılmaz, mor daha çok kırıldığı gözlenir. Yani aynı ortam, farklı ışınlar için farklı yoğunluğa sahipmiş gibi davranır.

Gelme açısı büyüdükçe kırılma açısı da büyür ve ışığın kırılma açısı 90° olduğu andaki gelme açısına sınır açısı denir. Örneğin, sudan havaya gelen ışınlar için sınır açısı 48°, camdan havaya gelen ışınlar için ise 42° dir.
Eğer ışık ışınları sınır açısından daha büyük açıyla gelirse ikinci ortama geçemez ve geldiği ortama normalle eşit açı yaparak geri döner yani kırılmaya uğramaz, yalnızca yansır. Bu olaya tam yansıma denir.
Görünür Derinlik
Bulunduğumuz ortamdan yoğunlukları farklı saydam ortamlardaki cisimlere baktığımızda, bulundukları yerlerden farklı yerlerde görürüz. Mesela akvaryuma üstten bakıldığında balıklar yüzeye çok yakın görülür. Su dolu havuza üstten bakıldığında, havuzun derinliği, olduğundan daha yakın algılanır. Sonuç olarak az yoğun ortamdan çok yoğun ortamdaki cisimlere bakan gözlemciler cismi daha yakında, çok yoğun ortamdan az yoğun ortama bakan gözlemciler ise daha uzakta görür.
Gök Kuşağı Nasıl oluşur?

Yağmur damlasının içine girince kırmızı, turuncu, sarı, yeşil, mavi, lacivert ve mor renklere ayrışır. Mor renk çemberin içinde kırmızı ise en dışındadır.
Yağmur damlası çocukken oynadığımız misket veya bilye gibi küresel saydam bir şekildedir. Güneş ışığı bu kendi tarafındaki yüzeyinden doğrudan içine girer. İçinde renklere ayrışır ve kürenin arka duvarına vurarak gerisin geriye yansır. Işığın damlanın ön yüzünden değil de arka yüzünden yansımasının nedeni içbükey, dışbükey mercek özelliklerindendir.
Ayrışmış renkler, içbükey arka yüzden çeşitli açılarda yansımaları sonucu gözümüze sırayla dizili renklerden oluşmuş bir bant şeklinde görünüyorlar. Gökkuşağını görebilmek için Güneş, biz ve yağmur damlaları, muhakkak belirli bir açıda dizilmek zorundayız. Ama daha önemlisi milyonlarca yağmur damlasından yansıyan ışınların gözümüze geliş açıları mutlaka aynı olmalıdır ki biz gökkuşağını görebilelim.
Yağmur damlalarından yansıyan ışınların gözümüzde odaklaşabilmeleri için bir daire şeklinde dizilmiş olmaları gerekir. Aslında o bölgedeki bütün yağmur damlaları gelen ışığı renklere ayrıştırarak yansıtırlar ama sadece bir yarım daire içinde olan yağmur damlalarından yansıyanlar gözümüze odaklaşırlar.
Biz de sadece o yağmur damlalarından gözümüze gelen renklerine ayrılmış ışınları görebildiğimizden gökkuşağını da yarım daire şeklinde görürüz. Bazen bir uçaktan veya yüksek bir dağdan baktığımızda gökkuşağını tam daire şeklinde görmemiz de mümkün olabilmektedir.
Güneş ne kadar yüksekse gökkuşağı dairesi de o kadar aşağı iner. Bunun içindir ki yedi renkli gökkuşağını sabah ve akşam yağışlarından sonra daha çok görürüz.
Genellikle fark edilmez ama gökkuşağı daima içice iki halkadan oluşur. İkinci kuşak pek dikkat çekmez. Bir ikinci zayıf kuşağın daha bulunmasının nedeni bazı güneş ışıklarının su damlasının iç yüzeyine bir kez değil iki kez çarpmalarıdır. Böylece parlaklıklarını yitiren ışıklardan oluşan ikinci gökkuşağı zar zor görülür. Birinci kuşakta kırmızı renk şeridin en dışında iken ikinci kuşakta en içtedir. Diğer renklerin sıralamaları da terstir.

Gökyüzünün mavi görünmesinin tek sebebi kırılma hadisesidir.
Güneş ışınları atmosfere girdiğinde atmosferdeki gaz moleküllerine ve toz parçacıklarına çarparak saçılır. Gün ışığı değişik dalga boylu birçok ışından oluşur. En kısa dalga boylu mavi ışınlar atmosferin üst tabakalarındaki küçük parçacılar tarafından hemen saçılırlar. Fakat kırmız ışık (ki en büyük dalga boylu ışıktır!) saçılmak için daha büyük parçacıklara çarpmak zorundadır. Gökyüzü açık olduğunda, mavi ışık diğer ışıklara oranla en fazla saçılan ışıktır. Bu yüzden de gökyüzü mavi görünür. Mesela gökyüzü yoğun bulutlarla veya dumanla dolu olduğunda, tüm ışınlar nerede ise aynı oranda saçılır. Bu da gökyüzünün gri renkte görünmesine sebep olur.

Denizin mavi renginin sebebi, gökyüzünün renginin mavi olmasıyla aynıdır ama sanıldığı gibi gökyüzünün maviliğini yansıttığı için deniz mavi renkte görülmez. Aslında atmosferde mevcut, azot, oksijen, karbondioksit gibi bütün gazlar deniz suyunda da bol miktarda bulunurlar.
Deniz suyunun rengi su moleküllerinin ışığı emiş ve yansıtış özelliklerine bağlıdır. Beyaz ışık dediğimiz güneş ışığında bütün renkler vardır. Deniz suyu molekülleri aynen atmosferde olduğu gibi, bu ışığın dağılımındaki kırmızı tarafındakileri emerler, mor tarafındakileri yansıtırlar. Deniz de bu nedenle mavi renkte görünür.
Ne var ki denizin rengi her yerde aynı değildir. Çeşitli yerlerde parlak mavi, koyu mavi, yeşil, turkuvaz hatta kırmızımsı renkler alır. Bu farklılıkları suyun sıcaklığı, derinliği, içinde yaşayan canlılar, dip tabiatı, tuz oranı gibi etkenler yaratırlar. Burada güneş ışığının atmosferde, bulutlarda tutulan miktarı da önemlidir.
Güneş ışığının neredeyse yarısı suyun bir metre derinliğinde soğurulmuş olur. On bir metreye varıldığında ise sadece onda birinin bu derinliğe ulaşabildiği görülür. 500 metreden sonra sadece fosforlu organizmaların biraz aydınlattıkları, mutlak karanlık hüküm sürer. Bu nedenle denizin renginde derinlik de önemli bir faktördür.
<http://www.fenokulu.net/portal/Sayfa.php?Git=KonuKategorileri&Sayfa=KonuBaslikListesi&baslikid=46&KonuID=483> 08/04/2012
IŞIK FİLTRELERİ
CİSİMLER KENDİ RENGİNİ GÜÇLÜ KOMŞU RENKLERİNİ ZAYIF YANSITIR.
CİSİMLER KENDİ RENGİNİ GÜÇLÜ KOMŞU RENKLERİNİ ZAYIF YANSITIR.
Zayıf ışık göze uyaramadığından dolayı etki etmeyeceği için cisim güçlü ışık ne ise o renkte görülür.
Soru: Yeşil renkli cisim sarı ışık altında hangi renkte ve mavi cisim yeşil ışık altında hangi renkte görünür?Cevap: Yeşil, mavi cismin yeşil ışık altında yeşil komşusu olduğu için çok az yeşil yansıyacağı ve zayıf ışığın algılanmayacağı için cisim siyah görülür.
1- Göze gelen renk ne ise Cisimler o renkte görülür.
Örnek: Göze kırmızı ışık gelirse cisim kırmızı renkte mavi gelirse mavi renkte görülür.
2- Beyaz zemin bütün ışıkları yansıtır.(yedi rengin birleşimi beyaz renktir.)
3- Kırmızı cisim üzerine beyaz ışık gönderilirse kırmızıyı yansıtır diğerlerini yutar cisim kırmızı renkte görülür(kırmızı ana renktir)
4- Kırmızı cisim üzerine sarı(ara renk) ışık gönderilirse; sarı ışık, kırmızı ve yeşil ışığın birleşmesinden oluştuğuna göre cisim kırmızıyı yansıtır yeşili soğurur. Cisim kırmızı renkte görülür.
5-Mavi zemin üzerine sarı ışık gönderilirse (sarı=kırmızı+yeşil) yansıyan olmadığından dolayı cisim siyah görülür.
GÖKYÜZÜ NEDEN MAVİ
SERAP OLAYI
Güneş ışınlarının bir kısmı yeryüzü tarafından soğurulduğundan yere yakın yerlerde hava sıcaklığı daha fazladır.
Soğuk hava sıcak havadan daha yoğundur.
Soğuk hava katmanındaki bir cisimden gelen ışınların sıcak hava katmanında tam yansımaya uğraması sonucunda göze ulaşan ışınlar sanki yerden geliyormuş gibi zannedilir.
Mesela sıcak bir çölde ağacın suda görüntüsü oluştuğu zannedilir. Deniz yüzeyindeki havanın sıcaklığı biraz yüksekteki havadan çok düşük olduğunda, soğuk hava içindeki gemiden yansıyan ışınlar sıcak havaya geldiğinde tam yansımaya uğradığından göze gelen ışınların doğrultusunda görünen geminin ters ve yüksekte olduğu sanılır.
Bizim göremediğimiz ama varlığını değişik yöntemlerle
anladığımız diğer ışık türleri de vardırBeyaz ışık, kırmızıdan mora kadar değişebilen bir yelpaze oluşturur.
Göremediğimiz ama varlığını değişik yöntemlerle algıladığımız diğer ışık türleri belli özelliklerine göre bu yelpazeye dahil edilerek “ışık tayfı” veya “ışık spektrumu” adı verilen bir “ışık bandı” elde edilir.
Işık tayfında radyo dalgaları bir uçta,görünür ışık ortalarda bir yerlerde, gama ışınları ise öteki uçta yer alır. Akkor haline gelmiş bir telin yaydığı kızıl ötesi ışık özel filmlerle karanlıkta fotoğraf çekmede kullanılır.
Tenimizi bronzlaştıran mor ötesi Işıklar, mor ışığın altında yer alır.
Bu enerji bandı ölçekli olarak çizilirse görünür ışık bu bandın %1’inden azını oluşturur.
<http://www.fenokulu.net/portal/Sayfa.php?Git=KonuKategorileri&Sayfa=KonuBaslikListesi&baslikid=85&KonuID=1324> 08/04/2012
Güneşten gelen ışık beyaz ışık olarak adlandırılır. Fakat gerçekte bir çok rengin birleşiminden oluşur. Newton yaklaşık 300 yıl önce bir renk çarkı düzeneği kurmuştur.Gökkuşağındaki renkleri eşit açılarla bir halkaya yerleştirmiş ve çarkı çevirmiştir.Çark döndüğünde içerindeki farklı renkler tek renk gibi görünmüş ve beyaza yakın bir renk oluşturmuştur. Gerçekte de beyaz renk tüm renklerin bileşiminden meydana gelir.Siyah ise bir renk değildir.
Işıkta ana renkler: Kırmızı, yeşil, mavi
Işıkta ara renkler: Sarı,Magenta, Çiyan Ana renklerin birleşimi oluşan renkleri kolay öğrenmek için:
Prizma renkleri aynı açı ile kırmaz.En fazla mor en az kırmızı renk kırılır.
<http://www.fenokulu.net/portal/Sayfa.php?Git=KonuKategorileri&Sayfa=KonuBaslikListesi&baslikid=85&KonuID=1324> 08/04/2012
BEYAZ IŞIK GERÇEKTEN BEYAZ MIDIR?
Beyaz aslında başlı başına bir renk değil,tüm renklerin birleşimidir.beyaz ışık:kırmızı,turuncu,sarı,yeşil,mavi ve mor
renkli ışınların çakıştırılmasıyla oluşur.güneşten etrafa yayılan ışık,beyaz ışık olarak kabul edilir.güneş ışığını cam
prizmaya gönderirsek,cam prizmadan geçen ışığın renklere ayrıldığı gözlenir.
kırmızı,yeşil ve mavi ana renkler olarak adlandırılır.beyaz ışığı oluşturan diğer renkler(hatta tüm renkler)ana
renklerin belirli oranlarda birleştirilmesiyle oluşur.bu sebeple dairesel levha sadece kırmızı,mavi ve yeşile boyanıp
döndürüldüğünde de gözlemci tarafından yine beyaz olarak algılanacaktır.
<http://www.fenrehberi.com/forum/index.php?topic=3774.0>,08.04.2012.
Beyaz aslında başlı başına bir renk değil,tüm renklerin birleşimidir.beyaz ışık:kırmızı,turuncu,sarı,yeşil,mavi ve mor
renkli ışınların çakıştırılmasıyla oluşur.güneşten etrafa yayılan ışık,beyaz ışık olarak kabul edilir.güneş ışığını cam
prizmaya gönderirsek,cam prizmadan geçen ışığın renklere ayrıldığı gözlenir.
kırmızı,yeşil ve mavi ana renkler olarak adlandırılır.beyaz ışığı oluşturan diğer renkler(hatta tüm renkler)ana
renklerin belirli oranlarda birleştirilmesiyle oluşur.bu sebeple dairesel levha sadece kırmızı,mavi ve yeşile boyanıp
döndürüldüğünde de gözlemci tarafından yine beyaz olarak algılanacaktır.
<http://www.fenrehberi.com/forum/index.php?topic=3774.0>,08.04.2012.
7.sınıf Ünite:Işık
Işığın Soğurulması
Gözümüzün görmesini ışık sağlar.
Işık doğrusal yolla(düz) yayılır. Bir cisme çarptığında soğurulma, kırılma veya yansıma gerçekleşir.
Bu yazıda ışığın soğurulması anlatılmaktadır.
Işık doğrusal yolla(düz) yayılır. Bir cisme çarptığında soğurulma, kırılma veya yansıma gerçekleşir.
Bu yazıda ışığın soğurulması anlatılmaktadır.
Soğurulma kelime manası olarak tutma, yakalama anlamına gelir. Işığın soğurulması ise ışığın tutulması, yansıma olayının olmaması anlamına gelir.
Işık bir enerji çeşididir. Güneş ışığının enerji taşıdığını biliyoruz. Bu yüzden üzerine ışık düzen cisimlerde enerji artışı gerçekleşir. Bu da genellikle enerji ısınma şeklinde görülür.
Yukarıdaki şekli incelediğimizde koyu cisimlerde ışığın çoğunun tutulduğunu yani soğurulduğunu, açık renkli cisimlerde ise ışığın daha çok yansıtıldığını görüyoruz.
Işık Koyu renkli cisimlerde daha çok soğurulur. Bu yüzden koyu renkli cisimler daha çok ısınır
Işık Koyu renkli cisimlerde daha çok soğurulur. Bu yüzden koyu renkli cisimler daha çok ısınır
Büyük boyutlu uydu antenleri hep açık renkli yapılırlar. Bu sayede ışığı daha az soğururlar ve aşırı ısınmazlar. Eğer siyah renkli uydu antenleri üretilseydi zamanla ısıya dayanamaz ve bozulurlardı.
Benzer bir durum yanda gördüğümüz cisimler için de geçerlidir. Biri siyah diğeri beyaz iki sürahinin içine birer termometre yerleştirip bir süre güneş ışığı altında beklettiğimizde siyah sürahideki termometrenin daha yüksek bir değer ölçtüğünü görürüz.

Gündelik hayatın çeşitli aşamalarında da ışığın soğurulma özelliklerinden yararlanan teknikler uygulanmaktadır. Yazın açık renkli, kışın ise koyu giysiler giymemeizin nedeni budur. Bazı binaların penceresiz yüzeylerinin koyu renge boyanarak evlerin daha sıcak yapıldığını biliyor muydunuz?
Yine siyah renkli arabalarda yazın araç içi sıcaklığı beyaz arabalardan daha fazladır.
Yine siyah renkli arabalarda yazın araç içi sıcaklığı beyaz arabalardan daha fazladır.
<http://www.karmabilgi.net/isigin-sogurulmasi/>,08.04.2012
11 Mart 2012 Pazar
Sindirim Nasıl Gerçekleşir? Sindirim bir dizi mekanik ve kimyasal işlemler sonucu gerçekleşir. İlk olarak sindirim ağızda başlar. Ağızda, öncelikle besinler dişler yardımı ile ufak parçalara ayrılarak, mekanik olarak sindirime tabi tutulur. Bu arada, tükrük salgısı ile de besinler bir yandan yumuşatılırken bir yandan da içeriğindeki karbonhidratlar sindirime tabi tutulur. Ağızda çiğnenen besinler yutak yardımı ile yemek borusuna oradan da mideye ulaştırılır. Mide bir yandan kasılıp gevşeyerek mekanik sindirim yaparken bir yandan da mide özsuyu yardımı ile besinlerdeki proteinlerin kimyasal sindirimini gerçekleştirir. Mideden ince bağırsağa geçen besinler artık iyice küçük parçalara ayrılmıştır. İnce bağırsakta besinlerin karbonhidrat, protein ve yağları iyice sindirilerek kana karışmak üzere emilir. Son olarak besinlerden geriye kalan posa kalın bağırsağa ulaşır. Kalın bağırsakta ise posada kalan su ve mineraller emilir. Besin maddelerinin vücudumuz tarafından kullanılmayan kısımları da vücuttan atılmak üzere anüse yollanır.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)